29 Mayıs 2021
Toplumsal Cinsiyet Okumaları’nın ikinci döneminin on birinci haftasında “Toplumsal Cinsiyet Politikaları ve Kurumsallaşma” başlığında Prof. Dr. Mary Lou O’Neil ve Prof. Dr. Aşkın Asan’ı dinledik. Okumalar sırasında öne çıkan satırlar şöyleydi:
Mary Lou O’Neil “Üniversitelerde Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Merkezi”
Toplumsal Cinsiyet çalışmalarının arkasında, bunları başlatan bir nokta varsa bu, kadın ve feminist hareketleridir.
İlk kadın merkezleri 1960’larda Amerika’da kuruluyor. Bu, yol gösteren önemli bir başlangıçtır. Bu merkez, kadınların, üniversiteye gitmelerine, işe girmelerine, eşit ücret almalarına, cinsel taciz, cinsel şiddet, ayrımcılığa karşı olarak kadınlara destek vermek amacıyla kurulmuştur. Bu merkezler üniversitelerin öğrenci işleri birimlerinin altında akademik olmayan bir algıyla hizmet veriyorlardı.
Merkezlerin kurulmasından sonra Amerika’da kadın çalışmaları bir akademik alan olarak gelişmiş ve 1970’te ilk kadın çalışmaları programı, San Diego Üniversitesi’nde açılmıştır. Ardından çalışmalar hızlıca dünyaya yayılmış, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda, Finlandiya, İsveç, Güney Kore, Tayvan, Filipinler, Orta ve Güney Amerika gibi ülkelerde kadın çalışmaları merkezleri ve akademik programları açılmıştır. 1980’lerde bu çalışmalar Batı Avrupa’ya; 1990’larda ise Doğu Avrupa’ya geçmiştir. Şimdilerde, “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları”, her yerde bir akademik alan konusudur.
Türkiye’de ilk kez 1989’da İstanbul Üniversitesi’nde “Kadın Sorunları Araştırma Merkezi” açılmıştır. Bu merkezin açılmasının hemen ardından 1990 yılında kadın çalışmaları yüksek lisans programı açılmıştır. Sonrasında Ankara, Çukurova, Ege ve Mersin Üniversitelerinde merkezler ve programlar açılmıştır. 1995 yılına gelindiğinde YÖK, kadın sorunları araştırma merkezlerini yaygınlaştırmak için adım atmıştır. 2015 yılında YÖK Akademide kadın çalışmaları birimi kurulmuştur. Şu an 107 araştırma ve uygulama merkezi vardır konuyla alakalı. Bu merkezlerin 78’i devlet, 29’u ise vakıf üniversitelerinde yer almaktadır. Bu merkezlerin dışında çeşitli okullarda hem yüksek lisans hem de doktora derecesinde kadın çalışmaları bölümleri vardır. Kadın sorunları, toplumsal cinsiyet, kadına karşı şiddet üzerine kamuoyunda çok çeşitli tartışmalar var. Akademide bu konular yokmuş, tartışılmıyormuş gibi gözükse bile aslında kurulmuş bu merkezlerle, az da olsa lisansüstü çalışma programları ile birlikte akademinin bir parçası haline geldi, zor zamanlar geçirse bile çalışılmaya devam ediyor.
Türkiye’de kurulan merkezlerin misyon ve vizyonuna baktığımızda ABD’de kurulanlardan farklı olduklarını görüyoruz. Buradaki merkezler hem araştırma ve akademik çalışmalar yaparken aynı zamanda destekleme çalışmaları da yapmakta. Merkezlerin büyük kısmı sosyal kültürel faaliyetler, konferanslar ve farkındalık çalışmaları yapıyor yani daha çok uygulama kısmında faaliyet gösteriyorlar. İşin araştırma kısmına baktığımızda çok az sayıda çalışma yapıldığını görüyoruz. Bugün kadın çalışmaları alanında sadece 6 tane doktora programı var ve bu durum merkezlerde çalışacak, dersler verebilecek uzman eksikliğini doğuruyor. Merkezlerin uzun vadede başarılı olabilmesi, daha sağlam akademik çalışmalar yapabilmesi daha fazla master ve doktora programlarının açılmasına bağlı.
Kadın çalışmaları, toplumsal cinsiyet alanında yapılan araştırmalarda bugün AB’den ya da çeşitli kurumlardan fon bulma imkânı var. Ancak projelerde, çalışmanın gidişatı araştırmayı fonlayan kurumun önceliklerine göre de şekillenebiliyor. Bu konu da alandaki başka bir handikap. Biz bu zorluğu aşmak için, girdiğimiz projelerden elimizde kalan meblağın bir kısmını kendi ilke ve hedeflerimiz doğrultusunda bağımsızca projeler üretebilmek adına ayırıyoruz ve yeterli miktara ulaşınca yönetim kurulumuzda karar alıyor ve yapmak istediğimiz ama sponsor olacak kimseyi bulamadığımız projelerimizi hayata geçiriyoruz.
Aşkın Asan “GREVIO”
Avrupa Konseyi, II. Dünya Savaşı sonrasında, 1949 yılında kurulmuştur. 47 tane üye ülkesi vardır. 7 kurucu üyeden bir tanesi de Türkiye’dir.
Avrupa Konseyi tarafından yapılan ilk sözleşme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’dir. Bunun denetim organı da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’dir. Konsey, sözleşmeleri parlamenterler meclisinin içinde yer alan milletvekillerinin tavsiye ve önerileri ile hazırlıyor. Kişisel verilerin otomatik işleme tâbi tutulması, İstanbul Sözleşmesi vb. gibi çok sayıda sözleşme vardır. Türkiye kurucu üye olduğu için sözleşmeleri hazırlayan ekibin önde gelenlerinden olmuş, bu konsey nezdinde 200’den fazla sözleşme ve protokolü imzalamıştır.
Türkiye’nin imzaladığı ve kendi meclisinde onayladığı sözleşmelerden birisi de İstanbul Sözleşmesi’dir. İstanbul Sözleşmesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Nahide Opuz’un eşinden gördüğü şiddet yüzünden defalarca emniyet güçlerine başvurması ama sonuç alamaması, ülke iç hukuku ile sorununu çözememesi sonrası AİHM’e başvurmasının ardından ortaya çıkmıştır. AİHM, Nahide Opuz’un başvurusu karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni suçlu bulmuş ve devletin kendi vatandaşını koruyamadığına hükmetmiştir. Sonrasında içinde Türkiye’nin de yer aldığı Avrupa Konseyi’ne üye ülke temsilcileri tarafından sözleşme hazırlanmıştır. İstanbul Sözleşmesi’nin amacı, kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmaktır. Avrupa Konseyi’ne üye olan 47 ülkeden 34’ü sözleşmeyi imzalayıp onaylayarak taraf olmuştur. Türkiye adına da Dış İşleri Bakanlığı sözleşmeyi imzalamış ve bakanlar kurulu ve dönemin başbakanı olan R. Tayyip Erdoğan tarafından onaylanmıştır. 6284 sayılı kanun da sözleşmeye uyum çalışmaları çerçevesinde 4320 sayılı kanunun sorunları çözememesi üzerine hazırlanmıştır.
İstanbul Sözleşmesi’nin 4 dayandığı ilkesi vardır: Önleme, Koruma, Suçluları Cezalandırma, Eş Güdümlü Politikalar Üretme…
GREVIO, İstanbul Sözleşmesi’nin denetim ve izleme organıdır. Her ülke, kendi ülkesinden adaylarını yollar ve uzmanlar kuruluna bu üyeler dâhil olur. İlk etapta 10 GREVIO üyesi varken iş yükü sebebiyle üye sayısı 15’e çıkarılmıştır. GREVIO üyeleri Taraflar Komitesi tarafından 4 yıl süreyle seçilirler. Taraflar Komitesi ise sözleşmeyi imzalamış olan ülkelerin temsilci bakanlarından oluşur.
GREVIO’nun görevi, sözleşmenin, tarafı olan devletler tarafından nasıl uygulandığını izlemek, bunlar hakkında raporlar hazırlamaktır. GREVIO, soru formu, değerlendirme ve ülke ziyareti gibi çalışmalar da yapar. İtiraz edilecek durumlar varsa bunları raporlar. Hazırlanan raporlar Taraflar Komitesi’ne sunulur ve orada değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda ise söz konusu ülkelere tavsiyelerde bulunur. GREVIO, gerekli gördüğünde, sözleşmenin kavramları veya temaları üzerine genel tavsiyeler kabul edebilir. Örneğin Fransa’daki başörtü yasaklarını, tek Müslüman üye olarak komisyonda dile getirmiş, dikkat çekmiştik. Şimdi sözleşmeden ayrılmamız ile beraber benzer konuları konuşabilecek kimse kalmamış oldu.