Tasvirin Anlattığı Tarihin Yazdığı: Selçuklu Kadını Çalışmalarında Görselin Belge Değeri

         Söz uçar yazı kalır. Peki uçup gitmemiş, bizlere tarihten miras kalmış yazılı belgeler geçmişi nasıl aktarır? Tarih araştırmaları bağlamında, günümüzde yazının itibarı sarsılmış durumda. Uzun yıllar birinci ya da ikinci el tarihi kaynaklar  en  güvenilir tek kaynak olarak kabul edildi. Oysa günümüzde kalemi tutanların “insan” olduğu gerçeğinden hareket edilmektedir. Bir kişi, değerli bir metin kaleme aldığı için muteber olabilir ama ne kendisi, ne yazdığı eser ilahi bir statüde değildir.

            Bir insanın objektif olabilme sınırlarını ait olduğu  kültürü, mensup olduğu dini ve psikolojik geçmişi belirler. Bu eskiden de böyle idi. Günümüzde de böyle. Gelecekte de böyle olacak. Arşiv kayıtları, kronikler, seyahatnameler ve dönem  tarihçeleri  yazan birinden insan olma doğası dışına çıkmasını beklemek doğru değildir. Kalem sahibinin de hayelleri, beklentileri, hırsları, endişeleri, korkuları, düşmanları ve dostları vardı. Bugün kabul gören anlayış, psikolojik ve sosyolojik sebeplerle dönem tarihine not düşenlerin, yazdıklarında kendilerine göre kurguladıkları yerler olduğudur. Elbette yazılı tarihi kaynakları tümden yok saymak doğru değildir. Ancak sanat ve mimari eserler, ait oldukları dönemler ile ilgili daha objektif veriler sunmaktadır.

              Çağdaş tarihçilikte görsel kaynakların yok sayılarak sadece yazılı kaynakların kullandığı anlayış artık kabul görmüyor. Bu noktada çağdaş tarihçiden beklenen, yazılı kaynaklar ile görsel kaynakların bir arada kullanmasıdır. Peki görsel kaynaklar ile yazılı kaynaklar birbirlerini tamamlayan bilgiler sunmadıklarında yani çeliştiklerinde ne olacak? Gittikçe hakim olan görüş, tercihin görsel kaynaklardan yana olmasıdır.  

          Bu konferansta,  Selçuklu kadınları örneğinden hareketle seramik-çini eserlerdeki tasviler, rölyef ve alçı heykeller ve kitap resim sanatı gibi görsellerin kültür tarihi yazımında kaynak olarak kullanımı üzerinde durulacaktır. Görsel kaynaklar ile yazılı kaynakların eşleşen anlatımlarından örnekler verildikten sonra Ortaçağ tarihçilerinin kimi zaman ne kadar subjektif olabildikleri değerlendirmeye alınacaktır. Örneğin, Selçuklu ile çağdaş Kutadgu Bilig gibi Türk kültür tarihinin önemli ve değerli kaynağında  “kadının konumu” ile ilgili oldukça kişisel değerlendirmeler bulunabilmektedir. Konferansta kaynaklarda yazılan bu tür subjektif nitelendirmelerin genel kabul sayılıp sayılamayacağı da görsel belgeler eşliğinde tartışmaya açılacaktır.


Etkinlik Türü : Seminer
Konum : Üsküdar Yerleşkesi / TAM - G109
Saat : 13.30