TAM Söyleşileri 3 / 17. Yüzyılda Kadın Olmak: Hatice Turhan Sultan ve Vakıfları

 

14 Mart 2019

Toplum Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (TAM) Söyleşileri’nin üçüncüsünde, 17. Yüzyılda Kadın Olmak üst başlığı ile Hatice Turhan Sultan özelinde Osmanlı’da valide sultanlık müessesini ve vakıf müesseselerini konuştuk.

 

Valide Sultan Olmak Ne Demek?

Doç Dr. Nurdan Şafak, Valide sultan olmanın ilk şartı olarak anne hayatta iken oğlunun tahta geçmiş olmasına işaret etti. Şafak, sunumunda şu noktalara dikkat çekti: “Osmanlı’da ilki III. Murad’ın annesi Nurbanu Sultan olmak üzere 22 valide sultan olmuştur. Valide sultan olmanın sadece bir payeden ibaret olmadığını görüyoruz. Ekonomik ve siyasi birçok gücü elinde barındıran bir makam valide sultanlık.  IV. Mehmed henüz 7 yaşında tahta çıkınca Hatice Turhan Sultan da genç bir yaşta Valide Sultan payesini kazanmış ve 35 yıl boyunca bunu sürdürmüştür. Hatice Turhan Sultan, oğlunun yetişkinliğinde de İmparatorluğun yönetiminde etkin bir rol oynamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nu siyasî karmaşa ve ekonomik çalkantının eşiğinden döndürmeyi başaran Hatice Turhan Sultan,  devletin böylesine hareketli günlerinde Köprülü Mehmed Paşa’yı sadaret makamına getirerek ülkede istikrarın tesis edilmesini sağladı.”

Yönetimde etkin bir rol oynayan aynı zamanda ciddi bir servete sahip olan Hatice Turhan Sultan’ın mütevazi bir hayat sürdüğü ve hayırseverliği ile öne çıktığını ifade eden Nurdan Şafak, Sultan’ın sadece İstanbul’da değil devletin diğer vilayetlerinde de çok kıymetli eserler yaptırdığını, arasında Eminönü Yeni Valide Külliyesi olmak üzere çok önemli vakfiyeler kurmuş bir valide sultan olduğunu da ekledi.

 

Osmanlı’da Vakfiye Geleneği

“Osmanlı’da vakıflar bugün anladığımız manada sosyal devlet olmanın gereklerini yerine getiriyordu. Sağlık, Sosyal Politakalar hatta Milli Eğitim Bakanlığı gibi çalışıyordu” diyen Nurdan Şafak sözlerine şöyle devam etti;  “Kaynağını İslam’ın vermeyi teşvik eden sözlerinden alan vakıfların çok ciddi şartları ve yükümlülükleri olduğunu görüyoruz. Vakfiyeler sadece çok zengin olan insanlarla ilgili değildi. Kimin elinde verebileceği ne varsa onu verdiğine şahit oluyoruz. Bu kurumlarda kadınların yeri çok mühim. Özellikle devletin en tepesinde yer alan kadın sultanlardan başlamak üzere toplumun her kesiminden kadının bu işe çok önem verdiği bilinen bir gerçek.  Sadece bâni olarak değil mütevelli olarak da vakıfların teşekkül etmesinde yer aldıklarına şahit oluyoruz.” Şafak, bu vakıfların sadece cami, çeşme, sebil yaptırmadığını mesela fakir fukaraya kışlık yakacak yardımı yapılması, çocuklara kıyafet yardımı yapılması, hacılara su dağıtılması gibi çok çeşitli konularda, farklı detaylarla ilgilendiğinin altını çizdi.

 

Valide Sultan Vakfiyelerine İlişkin Ezberler

Hatice Turhan Sultan’ın vakfiyelerinden biri olan Çanakkale Boğazı’na yapılan kalelerden de bahseden Şafak, bu kalenin sadece savunma amaçlı yapılan surlardan oluşmadığını, içerisine görevli olan askerler ve aileleri için sosyal yaşam alanları, mektep, cami ve hamam da barındırdığına dikkat çekti: “Hatice Turhan Sultan’ın yaptırdığı vakfiyelerin içinde yer alan Seddü'l-bahir ve Kale-i Sultâniyye gibi kalelerin özellikle yabancı araştırmacılarda şaşkınlık oluşturduğunu görüyoruz. Medrese, şifahane, cami tamam da kale neden sorusu, kalenin onların zihninde erkek alana ayrılmış bir yapı olduğunu gösteriyor. Oysa pek çok Valide Sultan gibi Hatice Turhan Sultan’ın dünyasında da cinsiyetleştirilmiş iş tanımı yoktu. O kaleler, içinde yer alan bütün detayları, cami, medrese, hamamlarıyla, bunların konumu, organizasyonu, bünyesinde çalışan görevlilerin fiziki özelliklerine kadar düşünülmüş bir bütün olarak Valide Sultanların ufkuna delalet ediyor. Bu ufuk bugün biraz da oryantalist bakış eseri olarak bizim indirgediğimiz alanın oldukça dışında ve ötesinde” şeklinde konuştu.

Nurdan Şafak, bu vakıfların sadece kurulduğu dönemde değil 300-400 yıl boyunca kesintisiz devam ettiğini, vakfiyeler düzenlenirken ayrılan paranın ya da binanın, vakfiyede belirtilen şartlarda kullanılması için çok ciddi önlemler alındığını, ayrıca bu şartların da nas gibi kabul gördüğünü ifade etti.